Paylaşmak Güzeldir

21 Kasım 2013 Perşembe

Kulotlu corap giyen erkekler - Seval'in görüşü

Bu blogu yazmaya başlamadan önce erkeklerin külotlu çoraplara olan ilgisini daha ziyade cinsel yönden ele almıştım. Külotlu çorap fetişi rahatlıkla anlayabildiğim, hatta sempati duyduğum bir şeydi. Beni blog sayesinde tanıyanlar artık biliyorlar. Çorap ile olan ilişkim epeyce fırtınalıydı. Lisede asi gençlik yıllarımda nefret ettim. Ortaokuldan liseyi bitirene kadar kız öğrencilere son bahar ve ilk baharda beyaz mus çorap, kışın ise lacivert opak çorap ya da çok üşüyenler için lacivert yünlü külotlu çorap giymeyi şart koşan bir okulda büyüdüm. Külotlu çoraplı liseli kız imajı çizmemek için her şeyimi verirdim.

O yıllarda gittiğim Anadolu Lisesinin kıyafet yönetmeliği tam bir zorbalık abidesiydi. Gri jile, beyaz ya da açık mavi gömlek, kravat yerine kurdele ve ten göstermeyen beyaz çorap (kışın lacivert). Bunun dışına çıkmak mümkün değildi. Zaten beyaz mus çorap için de Müjde ya da Italiana'dan başka seçeneğimiz yoktu. Neyse, diyeceğim o ki şimdilerde olduğu gibi rengarenk etekler, cins cins çoraplar giyemiyorduk istesek bile. Şimdi sokak parlak ten rengi külotlu çorap üstüne diz altı çorap giymiş liseli kızlarla dolu. Etek boyları çeşitli. O iğrenç Jile denen lanet şeyi kise giymiyor galiba okullarda artık.

Anadolu Lisesindeki kıyafet yönetmeliği külotlu çoraptan kaçınmayı benim için kişisel isyanımın bir parçası yaptı. Külotlu çorap benim için bir boyunduruk halini almıştı. Öyle ki mezuniyet balosuna aldığım elbiseyi bile çorapsız giydim. O zamanlarda suba dediğimiz bileksiz
ince çorapçıklar yoktu. Annemin dizaltı çorabını kesip kendime suba yapmıştım ayakkabılar ayağımı vurmasın diye. Koca baloda bir iki tane çok uzun elbise giymiş kız dışında siyah ya da parlak ten rengi külotlu çorap giymeyen tek kız bendim. O zamanlar daha gençtim elbette ve bacaklarıma da güveniyordum demek.

Sonra üniversitede artık iyice özgürlüğümü kazanınca en iyi arkadaşım kot pantlonum ve t-shirlterim oldu. Dört sene boyunca o da sadece kışın giydiğim siyah opak çoraplar olmak üzere en fazla on on beş defa külotlu çorap giyerek sokağa çıkmışımdır. Ancak bu özgürlük Mezuniyet yaklaşıp da iş aramalar başlayınca yerini mecburi bir iş gçrüşmesi üniformasına bıraktı. Etek-ceket, ya da elbise. Ve ciddiyeti korumak için mutlaka şık ve pahalı çoraplar. Ne kadar kariyer dergisi okuduysam her birisinde iş yerinde böyle bir zorunluluk olmasa da görüşmeye eteklik ya da elbise ile gitmenin ve çıplka bacaklı olmamanın etkili olacağından bahsediyordu.

İşimi bulmam döpiyes, çorap ve topuklu ayakkabı sayesinde mi oldu bilmiyorum ama ilk iş teklifimi aldığımda özgürlüğümü de kaybettiğimi anlamıştım. Çalıştığım şirket katı bir takım elbise (erkekler) ve şık bir kıyafet (kadın) şartı koşuyordu. Kadınlar için elbette pantalon yasak değildi ama hemen hemen hiç bir kadın işe pantalonlu bir takımi ile gelmiyordu. Ben de mecburen bir kaç etek, ağırbaşlı ama şık elbise ve bunlara uygun topuklu ayakkabılar ve çizmeler aldım. Yapacak bir şey yoktu. İlk aylar sabahları bacağıma saldıran şeffaf naylon parçasından nefret ettim. Ne yapabilirdim? Kumaş pantalon da en az çorap kadar gıcık kaptığım bir şeydi zaten. Eeee kot da giyemeyeceğime göre...

Nereden nereye, erkeklerin çorap ile olan ilişkisine bakışımı yazacaktım laf nereye geldi. Neyse artık bir sonraki yazıda devam ederiz.

Külotlu Çorap Giyen Erkekler - Seval'in Görüşü 2
Külotlu Çorap Giyen Erkekler - Seval'in Görüşü 3

2 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...